Bu Blogda Ara

20 Temmuz 2009 Pazartesi

BU SEFER BİR HİKAYE

Bu Hikaye Batı Dünyası tarafından ortadoğunun en önemli düşünürleri arasında gösterilen Halil Cibran tarafından kaleme alınmıştır.Cibran'ın anlatımları Mesel olarak tanımlanıyor. Mesel, La Fontaine'in Fabl anlatımlarının bir başka versiyonu olarak da düşünülebilir. Okuyanlar her hikayeden kendilerine göre bir sonuç çıkarabilirler. Bu, Messel'in ya da benim tabirimle "kıssadan bir hisse"nin doğal sonucudur.
Bir gün bir yengeç yassı yassı yürüyorken 2 tane istiridyenin konuşmalarına kulak misafiri olmuş.İstiridyelerden kabukları açık olan "Tanrım sana şükürler olsun ne kadar güzel bir gün daha başlıyor her şey cıvıl cıvıl " deyip kahkahalar atıyormuş. Kabukları açılmamış olan diğeri ise arkadaşına "Ne diyorsun sen? Neredeymiş o cıvıltılar? İçimdeki şu dayanılmaz sancı beni yaşamaktan nefret ettiriyor, neredeyse ölmeyi yeğler hale geldim" diye serzenişte bulunuyormuş. Yengeç bir an durmuş ve serzenişte bulunan istiridyeye dönmüş, "Sen o arkadaşına ne bakıyorsun? Esasında ağlaması gereken o çünkü içi bomboş. Oysa senin o dayanılmaz sancı dediğin, içinde taşımakta olduğun koskoca bir inciden kaynaklanıyor" demiş ve yoluna devam etmiş.
Sizce biz o sancılı istiridye gibi miyiz?

Sevgiyle

1 yorum:

  1. kendimizi ne zannediyorsak oyuz... içimizdeki öze ulaşmak için sancı çekmemiz gerektiğini zannedersek sancı çekeriz... O'na ulaşmak gerekmediğini, sadece orda olduğunu hatırlamanın yeterli olduğunu anladığımızda, çaba, acı, hasret hepsi biter:)

    YanıtlaSil